You Don’t Know Me
You don’t know me, so why
should you care about me? I don’t
know. ‘Cause you’re there and I’m here
and somehow these words I wrote down got into your hands and when I start with,
“You don’t know me,” that makes you think, “Hey, am I supposed to know this person?”
So you keep on reading to find out if you do know me; and even if you don’t,
you’re starting to get curious ‘cause, well, I’m a person and I’m kind of
talking to you by writing like this, even though I don’t know what you’re saying. All I can do is guess what you’re thinking;
but I’m doing a pretty good job of guessing, don’t you think? So maybe I do know you. Maybe I’ve seen you at the store, or at
school, or at the beach, or in the mountains, or downtown, or just walking through
the park. Maybe we didn’t say anything
to each other because we thought we didn’t know each other and we were
embarrassed to start talking to strangers.
But you kind of watched me out of the corner of your eye and I kind of
watched you out of the corner of my eye.
Of course the first thing we noticed was what the other was
wearing. You looked ok, nothing too
fancy, pretty much standard for the times and your age and all. Me, well, I usually look the same, so that’s
what I looked like; but of course you didn’t know it was the same because you’d
never seen me before. You just thought I
wasn’t wearing anything unusual, so it wasn’t my clothes you thought so much
about. Maybe it was that slightly lonely
look on my face. Yeah, you’re right, I
was a little lonely. That’s why I was
there at the park. I wanted to be with
people, or at least be around them—all kinds of people: older, younger, taller,
shorter, fatter, thinner; it didn’t matter, just people—like you. Do you remember? Probably not.
That’s ok. You can’t remember
everyone you see in the park. I
understand. I guess I just wanted to let
you know that I was there, and that I saw you, and that I care, even if I don’t
know who you are.
Cathryn Hoard
Sen beni tanımıyorsun, o
zaman neden beni önemseyecektin?
Bilmiyorum. Çünkü sen oradasın ve
ben buradayım ve bir türlü bu yazdığım sözlerim ellerine düştü ve “Sen beni
tanımıyorsun” ile başladığımda, şöyle düşünmeye başlıyorsun, “Bu kişiyi
tanımalı mıyım?” O zaman beni tanıyıp
tanımadığını çözmek için okumaya devam ediyorsun; çünkü tanıyamazsan bile,
merak etmeye başlıyorsun, yani, ben bir kişiyim ve böyle yazarak seninle
konuşmuş gibiyim, ne dediğini bilmememe rağmen.
Ben sadece ne düşündüğünü tahmin edebilirim; ama iyi tahmin ediyorum,
değil mi? Aslında belki seni
tanıyorum. Seni belki markette seni
gördüm, ya da okulda, ya da plajda, ya
da dağlarda, ya da şehir merkezinde, ya da sadece parkta gezerken. Belki birbirimizi tanımadığımızı düşündüğümüz
için bir şey demedik ve yabancılarla konuşmaktan çekindik. Ama sen bir gözünle bana baktın ve ben bir
gözümle sana bakmış gibiydim. Tabii ki
ne giydiğimiz ilk gördüğümüz şeydir. Sen
iyidin, süslü değil, bu günlerde ve yaşına gore gayet normaldın. Ben, aslında, ben genellikle aynı
görünüyorum, o zaman öyle görünüyordum; ama tabii ki aynı görünüş olduğunu
bilmiyordum, çünkü beni daha önce hiç görmedin.
Sadece ben garip bir şey giymediğimi düşündün, o zaman giysim hakkında
çok fazla düşünmüyordun. Belki yüzümde
azıcık yalnız görünüş vardı. Evet,
haklısın, biraz yalnız hissettim. O
yüzden parktaydım. İnsanlarla beraber
olmak istedim, en azından insanlar arasında olmak istedim—her çeşit insanlar:
yaşlı, genç, uzun boylu, kısa boylu, şişman, zayıf; fark etmez, yeter ki insan
olsun—senin gibi. Hatırlıyor musun? Zannetmiyorum. Önemli değil. Parktaki gördüğün herkesi
hatırlayamazsın. Anlıyorum. Herhalde sadece orada olduğumu, seni
gördüğümü, ve seni tanımamama rağmen seni önemsediğimi sana söylemek
istedim.
Cathryn Hoard
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder